Girişimciliğin
Reçetesi; Doğru Zaman, Doğru Yer, Doğru İnsan
Aile babası, iş adamı ve ülkesi için yararlı olmaya
çalışan bir ANTİAD Başkanı İbrahim Güney…
Okuduğu bölümün sunacağı düzenli bir hayatın yerine baba
mesleği olan kuyum ticaretini seçen ve bununla da kalmayarak kendini
geliştirmeyi bırakmadan yeni atılımlara girişen bir iş adamının hikayesi.
Kuyum, restoran, ANTİAD derken ailesine yeterli vakit ayıramadığı için kendini
suçlayan ama yılmadan yorulmadan çalışmaya üretmeye devam eden bir iş adamı İbrahim
Güney…
1972 Antalya Serik doğumlu İbrahim Güney. Lise öğreniminin
ardından Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye
Bölümünden mezun oldu. Askerliğin ardından baba mesleği olan kuyumculukla uğraşmaya
başladı. Ardında okuduğu mesleğin sunacağı rahat çalışma koşullarını bırakarak.
Ticaret hayatına atıldı atılmasına da hep bir uğraş içinde oldu. ‘Baba
mesleğini yapayım oturayım’ demedi. Çalıştı, üretti derken bir hayalini daha
hayata geçirdi. Ailesinden yadigar evini restorana çevirdi. Hayatını
ideallerine adamış bu adam evlendi ve canı yerine koyduğu biri kız biri erkek
iki evlat babası oldu. Ama onun hala hayattan almak istedikleri ve insanlığa
vermek istedikleri vardı. Kendi hayatından, ödün vererek çalışmaya devam etti.
Şimdi hayatının tam ortasında. Yaptıkları ve yapamadıklarını okurlarımız için
anlattı.
(Bazen düşünüyorum okulumla ilgili bir iş mi yapsam daha
iyi olurdu yoksa baba mesleğine devam etmek miydi en doğrusu diye. Bunun
cevabını hiçbir zaman tam olarak veremeyeceğim sanırım. Sadece artılarını ve
eksilerini değerlendirebiliyorum. ) diyor İbrahim Güney, şöyle geçmişe doğru daldığında...
Sizi herkes
kuyumcu, restorancı ve ANTİAD’ın başındaki bir iş adamı olarak tanıyor. Ama her
şeyden önce bir aile babasısınız. Aileniz sizi nasıl tanıyor?
Açıkça söylemek gerekirse çokta iyi tanımıyorlar. Çünkü
çok zaman ayıramıyorum. Belki ilerde gün gelecek pişman olacağız ama bazen bazı
şeyler insanın yapısında ve karakterinde var. Kimisi dingin bir hayat tercih
ediyor ve ona göre işlere yöneliyor. Ama ben hiçbir zaman o yapıda olmadım. Hep
alternatif fikirler, projelerle hayatta ilerledim. Zor bir adamım. AVM’de kuyum
mağazam var ve geceye kadar açık olmak zorunda. Restoran deseniz o da aynı
şekilde takip istiyor. Geçtiğimiz günlerde bir akşam eşimle oturduk konuştuk
hatta. AVM’deki yerimizi normal mağazaya taşımak gibi bir düşüncem var. Dedim
ki eşime, yağmurlar bir gelse de her yer su olsa ve ben mağazayı üçte kapatıp
erkenden evime gitsem. Saat üçte geleceğim eve oturacağım dedim. Hakikaten çok
özledim.
Aileniz bu kadar
çok çalışmanıza nasıl bakıyor?
Onlar tabiî ki benimle vakit geçirmeyi çok istiyorlar.
Ama bu yapı meselesi. Ben çok idealist bir insanım ve yaptığım işe kendimi çok
adapte ediyorum. Ailemden zaman çaldığımın farkındayım. Olabildiğince telafi
etmeye çalışıyorum ama elden geldiği kadar. Antalya İş Adamları Derneği ile
beraber bütün bu işler maalesef fazla zamanımı alıyor.
İsteyerek mi
maliye bölümünü okumuştunuz?
Evet. Benim dönemimde birçok arkadaşım bankalarda
müfettiş oldu ve şuan teftiş kurullarında yer alıyorlar. O işi yaptığımı
düşünüyorum bazen aslına bakarsanız çok keyifli olabilirdi. Belli tatilleri ve
mesai saatleri var. Ama ticarette öyle değil. Gecesi gündüzü yok. Kısaca
ikisinin de artısı eksisi var ve ben bir tercih yaptım baba mesleğini seçtim.
Kuyumculuğun yanı sıra geçmişte başka meslek dallarıyla
uğraştınız mı?
Daha önce bir dönem inşaat işine de girdim. Şimdi ise
kuyumculuğun yanı sıra 2012’de ortaklarımla beraber faaliyete geçirdiğim
Barınaklar Balık Evi’nin de işletmesini yürütüyorum. Çok şık bir restoran oldu
ve gayette güzel gidiyor.
Restorancılık
sektörü çok başka bir sektör. Böyle bir işe nasıl cesaret ettiniz?
Yıllardır hayalimdi aslında. Lara’da aileden kalma üç
katlı bir evimiz vardı. Herkes evlenip barklanınca anne-baba bir başlarına
kaldı evde. Onlara orası çok büyük ve yorucu gelmeye başlayınca bir fikir
şekillendi bende. Üç katını da dekore edip restoran yapabilirim diye düşündüm.
Aslında bu hayal yıllar önce kurulmuştu ama 2012’de hayata geçirebildim.
Restoranın doğru
bir yatırım olduğunu düşünüyor musunuz?
Ticarette hep söylerlerdi ama şimdi ben tastikletmiş bir
şekilde söylüyorum. Bu işin sırrı; doğru zaman, doğru yer ve doğru insan. Bu üç
unsur bir araya geldiğinde başarı kaçınılmaz. Başarıyı yakaladığımıza
inanıyorum. Antalya’nın en iyi restoranlarından bir tanesi olduk.
Sizin liderlik
yönünüzü ortaya çıkaran ANTİAD’ın, kurucu üyelerinden biri olmanızın yanı sıra
yönetim kurulu başkanlığını da yürütüyorsunuz. Böyle bir oluşuma gitme fikri
nerden çıktı?
Ben ve arkadaşlarım birçok sivil toplum kuruluşunun
içinde yıllarca görev yaptık. Ama sonrasında bir fikir ayrılığına düştük. Bizim
inandıklarımızla karşı tarafın inandıkları farklıydı. Bunda da birbirimizi
suçlamadık. Fikir ayrılığı yaşayan arkadaşlar olarak hepimiz ayrıldık. Bir
akşam yemekte bir araya geldik. Otururken dedik ki hakkını vereceksek yapalım
dedik. Hakkını vereceğimize inandık ve ANTİAD’ı kurduk. Kendi içimizde
yaptığımız konuklu toplantıların yanı sıra ‘Antalya Konuşuyor’ adıyla
yaptığımız televizyon programı çok ilgi gördü. Buradan da müjdesini vermiş
olayım 1 Kasım’da programımız tekrar ekranlara dönüyor.
Dernekleşmenin ne
tür katkıları var?
Ben her
şeyden önce Antalya’da ticaret yapan herkesin bir sivil toplum kuruluşuna üye
olması gerektiğine inanıyorum. Antalya’da fazla STK var diyorlar. Ama Antalya
çok büyük bir şehir ve kimse kimseyle rakip değil. Burada olan bir güç ya da
gövde gösterisi de değil. Bir buçuk milyon nüfuslu Antalya’da sayı olarak 11
ama belki de faal olarak çalışan 7 tane iş adamları derneği var. Bu 20-30 tane
olmalı. Biz burada ticaret yapmıyoruz. Birbirimizle rekabette etmiyoruz. Bu tür
dernek faaliyetleri sosyalleşme ve kendini toplum arasında ifade edebilme
yetisi kazandırıyor. Böyle topluluklarda yer alınca bir söz hakkına sahip
oluyorsunuz. (Ekim 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder