5 Temmuz 2014 Cumartesi

Zor Adam, Aile Babası, Başarılı Bir İş Adamı

Girişimciliğin Reçetesi; Doğru Zaman, Doğru Yer, Doğru İnsan

Aile babası, iş adamı ve ülkesi için yararlı olmaya çalışan bir ANTİAD Başkanı İbrahim Güney…

Okuduğu bölümün sunacağı düzenli bir hayatın yerine baba mesleği olan kuyum ticaretini seçen ve bununla da kalmayarak kendini geliştirmeyi bırakmadan yeni atılımlara girişen bir iş adamının hikayesi. Kuyum, restoran, ANTİAD derken ailesine yeterli vakit ayıramadığı için kendini suçlayan ama yılmadan yorulmadan çalışmaya üretmeye devam eden bir iş adamı İbrahim Güney…

1972 Antalya Serik doğumlu İbrahim Güney. Lise öğreniminin ardından Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünden mezun oldu. Askerliğin ardından baba mesleği olan kuyumculukla uğraşmaya başladı. Ardında okuduğu mesleğin sunacağı rahat çalışma koşullarını bırakarak. Ticaret hayatına atıldı atılmasına da hep bir uğraş içinde oldu. ‘Baba mesleğini yapayım oturayım’ demedi. Çalıştı, üretti derken bir hayalini daha hayata geçirdi. Ailesinden yadigar evini restorana çevirdi. Hayatını ideallerine adamış bu adam evlendi ve canı yerine koyduğu biri kız biri erkek iki evlat babası oldu. Ama onun hala hayattan almak istedikleri ve insanlığa vermek istedikleri vardı. Kendi hayatından, ödün vererek çalışmaya devam etti. Şimdi hayatının tam ortasında. Yaptıkları ve yapamadıklarını okurlarımız için anlattı.

(Bazen düşünüyorum okulumla ilgili bir iş mi yapsam daha iyi olurdu yoksa baba mesleğine devam etmek miydi en doğrusu diye. Bunun cevabını hiçbir zaman tam olarak veremeyeceğim sanırım. Sadece artılarını ve eksilerini değerlendirebiliyorum. ) diyor İbrahim Güney, şöyle geçmişe doğru daldığında...


Sizi herkes kuyumcu, restorancı ve ANTİAD’ın başındaki bir iş adamı olarak tanıyor. Ama her şeyden önce bir aile babasısınız. Aileniz sizi nasıl tanıyor?
Açıkça söylemek gerekirse çokta iyi tanımıyorlar. Çünkü çok zaman ayıramıyorum. Belki ilerde gün gelecek pişman olacağız ama bazen bazı şeyler insanın yapısında ve karakterinde var. Kimisi dingin bir hayat tercih ediyor ve ona göre işlere yöneliyor. Ama ben hiçbir zaman o yapıda olmadım. Hep alternatif fikirler, projelerle hayatta ilerledim. Zor bir adamım. AVM’de kuyum mağazam var ve geceye kadar açık olmak zorunda. Restoran deseniz o da aynı şekilde takip istiyor. Geçtiğimiz günlerde bir akşam eşimle oturduk konuştuk hatta. AVM’deki yerimizi normal mağazaya taşımak gibi bir düşüncem var. Dedim ki eşime, yağmurlar bir gelse de her yer su olsa ve ben mağazayı üçte kapatıp erkenden evime gitsem. Saat üçte geleceğim eve oturacağım dedim. Hakikaten çok özledim.

Aileniz bu kadar çok çalışmanıza nasıl bakıyor?
Onlar tabiî ki benimle vakit geçirmeyi çok istiyorlar. Ama bu yapı meselesi. Ben çok idealist bir insanım ve yaptığım işe kendimi çok adapte ediyorum. Ailemden zaman çaldığımın farkındayım. Olabildiğince telafi etmeye çalışıyorum ama elden geldiği kadar. Antalya İş Adamları Derneği ile beraber bütün bu işler maalesef fazla zamanımı alıyor.

İsteyerek mi maliye bölümünü okumuştunuz?
Evet. Benim dönemimde birçok arkadaşım bankalarda müfettiş oldu ve şuan teftiş kurullarında yer alıyorlar. O işi yaptığımı düşünüyorum bazen aslına bakarsanız çok keyifli olabilirdi. Belli tatilleri ve mesai saatleri var. Ama ticarette öyle değil. Gecesi gündüzü yok. Kısaca ikisinin de artısı eksisi var ve ben bir tercih yaptım baba mesleğini seçtim.

Kuyumculuğun yanı sıra geçmişte başka meslek dallarıyla uğraştınız mı?
Daha önce bir dönem inşaat işine de girdim. Şimdi ise kuyumculuğun yanı sıra 2012’de ortaklarımla beraber faaliyete geçirdiğim Barınaklar Balık Evi’nin de işletmesini yürütüyorum. Çok şık bir restoran oldu ve gayette güzel gidiyor.

Restorancılık sektörü çok başka bir sektör. Böyle bir işe nasıl cesaret ettiniz?
Yıllardır hayalimdi aslında. Lara’da aileden kalma üç katlı bir evimiz vardı. Herkes evlenip barklanınca anne-baba bir başlarına kaldı evde. Onlara orası çok büyük ve yorucu gelmeye başlayınca bir fikir şekillendi bende. Üç katını da dekore edip restoran yapabilirim diye düşündüm. Aslında bu hayal yıllar önce kurulmuştu ama 2012’de hayata geçirebildim.

Restoranın doğru bir yatırım olduğunu düşünüyor musunuz?
Ticarette hep söylerlerdi ama şimdi ben tastikletmiş bir şekilde söylüyorum. Bu işin sırrı; doğru zaman, doğru yer ve doğru insan. Bu üç unsur bir araya geldiğinde başarı kaçınılmaz. Başarıyı yakaladığımıza inanıyorum. Antalya’nın en iyi restoranlarından bir tanesi olduk.


Sizin liderlik yönünüzü ortaya çıkaran ANTİAD’ın, kurucu üyelerinden biri olmanızın yanı sıra yönetim kurulu başkanlığını da yürütüyorsunuz. Böyle bir oluşuma gitme fikri nerden çıktı?
Ben ve arkadaşlarım birçok sivil toplum kuruluşunun içinde yıllarca görev yaptık. Ama sonrasında bir fikir ayrılığına düştük. Bizim inandıklarımızla karşı tarafın inandıkları farklıydı. Bunda da birbirimizi suçlamadık. Fikir ayrılığı yaşayan arkadaşlar olarak hepimiz ayrıldık. Bir akşam yemekte bir araya geldik. Otururken dedik ki hakkını vereceksek yapalım dedik. Hakkını vereceğimize inandık ve ANTİAD’ı kurduk. Kendi içimizde yaptığımız konuklu toplantıların yanı sıra ‘Antalya Konuşuyor’ adıyla yaptığımız televizyon programı çok ilgi gördü. Buradan da müjdesini vermiş olayım 1 Kasım’da programımız tekrar ekranlara dönüyor.

Dernekleşmenin ne tür katkıları var?
Ben her şeyden önce Antalya’da ticaret yapan herkesin bir sivil toplum kuruluşuna üye olması gerektiğine inanıyorum. Antalya’da fazla STK var diyorlar. Ama Antalya çok büyük bir şehir ve kimse kimseyle rakip değil. Burada olan bir güç ya da gövde gösterisi de değil. Bir buçuk milyon nüfuslu Antalya’da sayı olarak 11 ama belki de faal olarak çalışan 7 tane iş adamları derneği var. Bu 20-30 tane olmalı. Biz burada ticaret yapmıyoruz. Birbirimizle rekabette etmiyoruz. Bu tür dernek faaliyetleri sosyalleşme ve kendini toplum arasında ifade edebilme yetisi kazandırıyor. Böyle topluluklarda yer alınca bir söz hakkına sahip oluyorsunuz. 

(Ekim 2013)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder