PVC sektörüne dair
her şey
Onun hayali ticaret yapmaktı. Akdeniz Üniversitesi’nde eğitim
hayatını tamamladıktan sonra memleketine dönmek yerine Antalya’da iş hayatını
sürdürmeye karar vermesiyle başladı her şey… Şimdi ise sektörünün öncüsü
konumunda.
Antalya’ya yerleşmeye karar veren birçok insanda olduğu
gibi ilk deneyimi turizmle yaşadı. Geleceğini turizmde görmediği yerde ise
rotasını inşaat sektörüne çevirdi. PVC kapı-pencere sistemleri üzerine iş yapan
bir firmada çalışmaya başlayan ve sonrasında yönetici konuma gelerek 8 yıl emek
veren Veli Durur, sonrasında kendi işletmesini
kurmaya karar verdi. Veli Durur’un deneyimleri ve sektöre dair
değerlendirmeleri sizlerle…
Tokat Reşadiye doğumluyum. 1995 yılında Akdeniz
Üniversitesi’ni kazanarak işletme bölümünde eğitim aldım. İlk iş hayatıma
Antalya’da başladım. İlk deneyimimi turizmde yaşadım. Yaklaşık 5 yıl turizmde
çalıştım. Sonrasında inşaat sektörünün PVC kapı-pencere alanında faaliyet
gösteren bir firmada çalışmaya başladım. İşletme müdürü olarak yaklaşık 8 yıl
bir yöneticilik hayatım oldu. 2 buçuk yıldır da kendi işimizle sektöre devam
ediyoruz. Fıratpen’in Akdeniz bölge bayiliğini alarak bizde sektörde var
olduğumuzu ispat etmek için devam ediyoruz. Fıratpen’in marka bir ürün olması
sektörde bizi bir adım ön plana çıkarıyor. Bizim işimizin en önemli özelliği üretim
ve montaj olduğu için hizmet ön planda. Yeterliliğinizi öncelikle tüketiciye
hissettirmeniz gerekiyor. Yaklaşık on yıldır sektörde tanınmam bana bir portföy
kazandırdı.
Nasıl böyle bir
işe girmeye karar verdiniz?
Ben imalat sektörünü sevdim. Bu sektörü sevmek için yoğun
tempoyu sevmek gerekir. Herkes bir işe girerken sermaye olması gerektiğini
düşünür. Ama benim en önemli sermayem müşteri portföyümdü. Kendimi işimi
kurmadan önce bu işi yapmış olmam en büyük kazancımdı. 8 yıl emek verdiğim
işletmeden gerekli değeri görememem beni bu noktaya itti. Belli bir noktaya
kadar kendi işimi kurayım öyle devam edeyim düşüncesi yoktu. Ama insanın
çalıştığı firma bazen kendi işini kurmaya doğru itiyor ki benim de öyle oldu.
Bir işletme
kurmaya karar verdikten sonraki süreç nasıl ilerledi?
Tabi böyle bir işe girdikten sonra hangi ürünün
bayiliğini almalıyım diye çok araştırma yaptım. Çünkü markaların bayiliğini
almak için önemli şartlar var. Ama en sonunda yıllardır çalıştığım Fırat’ın bayiliğini
almaya karar verdim. Birde bu güne kadar hep bu ürünle alakalı insanların
karşısına geçip övgüler yağdırmışım. Başka bir markanın ürününe geçmem uygun
olmazdı. Bu işe başladığımda daha ben makineleri çalıştırmadan sektörün en
yüksek cirosunu yaptım. Bu da portföyüm sayesinde oldu.
Bir süre sonra da işleri daha ileriye taşımak amacıyla
İbrahim Kılınç ile yolumuza birlikte devam etme kararı aldık. İbrahim Bey,
portföy konusunda da ciddi bir potansiyel getirdi.
Antalya’da inşaat
sektörünü değerlendirecek olursak neler söylemek istersiniz?
Müteahhitler açısından Antalya’daki piyasa hiçbir yerde
olmayan bir piyasa. Bir inşaata en az 10 firmadan teklif geliyor. Bakıyorsun bu
teklif verenlerin birçoğu benim üretim maliyetim fiyatıma teklif vermiş. Bir pencerede
40 tane parça var. Malzemeden çalma çok yüksek. bir ürünü ucuz yapmaya karar
verdikten sonra malzemeye çalmaya en müsait sektör bizim sektör.
Bayiliğini
yaptığınız firmayı değerlendirecek olursanız en önemli özelliği nedir?
Fırat’ın en önemli özelliği entegre bir tesis olması.
Cam, vida ve izolasyon hariç 37 parçayı üreten tek markadır. Toplam kalite
anlayışı var. Türkiye’de 400 bin ton profil üretimi var. Bunun 120 bin tonunu
Fırat tek başına üretiyor. En yakın rakibi 40 bin tonda şuanda.
Showroom açmayı
planlıyor musunuz?
Şuanda buna ihtiyacımız yok. Çünkü biz tüketicimizle
birebir diyalog içinde onların ayağına hizmeti götürüyoruz. Birçok tüketicimiz
bizim üretim yerimizi daha görmemiştir bile. Biz sözleşmelerimizi masa üstünde
yapıyoruz.
Şuandaki iş
hacminiz nedir ve bir 5 yıl sonrasındaki hedefiniz nedir?
Şuanda bünyemizde 25 çalışanımız var. 5 milyonluk bir iş
hacmimiz var. Tabi ki hedefimiz Fırat’ın Türkiye’deki bayileri arasında birinci
sıraya gelmek. Bunun içinde 20-25 milyonluk bir iş hacmi gerekiyor. Bu süreçte
fabrikalaşabilmek gerekiyor. Kapı pencere üretiminin yanında verdiğimiz
hizmetle varolmayı hedefledik her zaman. Şuanda da amacımız Vindosa markasını
daha da yukarıya taşımak. Bin metrekarelik bir üretim alanımız var. Yüzde 80
müteahhitlere, yüzde 20 perakende sektörüne hizmet veriyoruz.
Tüketicilerle
yaşadığınız en büyük sıkıntı nedir?
Bizi tek yoran şey fiyat olayıdır. Alıcı kalitesine
içinde kullanılan malzemeye bakmadan kıyaslama yapıyor. Ama fiyattan baka arada
malzeme ve kalite uçurumu var. Bunu karşıdaki kişiye anlatmakta zorlanıyoruz.
Fakat ürünümüzü kullanan kaliteyi fark ediyor.
Bayilik sisteminin
ne gibi zorlukları var?
Ürün kalitesi ile bayi kalitesi birbirine paralel
seyrediyor. Fırat bize diyor ki; “tek bir müşterinden şikayet gelirse iskontonu
keserim.” Çok ağır yükümlülükler var.
Birçok PVC markası herkese bayilik veriyor. Mahalle aralarında açılan bu tip
yerler kısa sürede kalitesizlik nedeniyle insanları dolandırıp dükkanı kapatıp
gidiyor.
Kapı pencere
alacakların öncelikli dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?
Bir müteahhidi marka yapan yaptığı inşaatlarda kullandığı
malzemenin kalitesidir. Küçük rakamlar yüzünden ucuza yaptırılan işler
sonrasında müteahhidin prestijini kaybetmesine yol açıyor. Bir müteahhit
öncelikle markaların kalitesini iyi bilmesi lazım. İkincisi ürünü alacağı
bayinin yeterliliğine bakması lazım. En önemlisi de güvenilirliğine bakması ve
ürünün detayına girip kullanılan malzemeyi bilmesi lazım. Şeffaf firmalarla
çalışmak gerekiyor. Biz aynı zamanda verdiğimiz ürünlerin garanti belgesini de
veriyoruz. Bu çok önemli bir ayrıntı. Bunu çoğu firmada özellikle bizim
sektörümüzde görmeniz çokta mümkün değil.
Kendinizi nasıl
bir yönetici olarak değerlendiriyorsunuz?
Çok sert bir mizaçlı bir patronla da, çok yumuşak bir
patronla da çalıştım. Hepsinden bir şeyler aldım. Eksileri atıp, artıları
kendime kattım. Çalışan konumundan yönetici konumuna geçen bir insan olduğum
için daha iyi gözlemleyebiliyorum. Ben şuanda ekibimle bir aile sistemi
oluşturdum. Benim yönetim anlayışımda daha çok tatlı sert bir yönetim anlayışı
vardır. İşinin gereğini yapan her çalışanım benim başımın tacı yapıyorum.
Bireysel motivasyon uyguluyorum. Performansa dayalı bir değerlendirme
yapıyorum.
Tatil:
Dinlenme amaçlı ailemle tatil tercih ederim. Özellikle
Afyon tarafına bir hafta sonu kaplıca tatili dinlendiren bir tatil oluyor. Hafta
sonunu özellikle aileme ayırıyorum.
Otomobil:
Gönülden geçen BMW x6. Umarım ilerleyen dönemde bu
hayalime de ulaşmış olacağım.
Beslenme:
Özellikle et yemekleri tercihimdir. Ama yemek konusuna
çok özenen biri değilim.
Spor:
Halı saha maçları yapıyoruz. İnanılmaz bir efor sarf
ettiriyor. Ama özel olarak bir salona gidip spor yapmıyorum.(Kasım 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder