“Tıp doktoru hata yaptığı zaman 1 kişi ölür, pilot hata
yaptığı zaman da uçağın kapasitesi kadar insan ölür; ama mühendis ya da
müteahhit hata yaptığı zaman binlerce insan ölüyor. İnsan hayatıyla ilgili bu
iki önemli mesleği çok dikkatli yapmakta fayda var”
ŞİMDİ BİLGİLENİN SONRA BAŞINIZ AĞRIMASIN
Antalya’nın sorunlarını yakından takip eden ve alanıyla
ilgili hemen her konuda araştırmalar yaparak, öneriler sunan İnşaat
Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Öğretim
Görevlisi Cem Oğuz, önemli açıklamalarda bulundu.
Antalya’yı ve Kepez’i değerlendiren Başkan Oğuz,
müteahhitlere önemli uyarılarda bulunarak, özellikle 2 Ağustos’ta yürürlüğe
giren torba yasa ile ilgili dikkat çekici noktalara değindi. Eskisi gibi meslek
odalarından durum sicil belgesi ve proje onayı alma zorunluluğunun kalkmasının
kaosa sebep olacağına dikkat çeken Oğuz, sahte mühendislik diplomalılardan ve
yanlış projelerden korunmada tek yolun, ilgili meslek odalarından sicil durum
belgesi ve proje onayı almak olduğunu belirtti.
Öncelikle bize
Antalya Şube Başkanlığını yaptığınız İnşaat mühendisleri Odası hakkında bilgi
verir misiniz?
İnşaat Mühendisleri Odası 1966 yılında Antalya’da
yapılanmasına başlamış İrfan Bölük öncülüğünde. 1988 yılı sonrasında ise şube
olarak faaliyetlerine devam etmiş. 1988 yılından bu yana 14’üncü dönemimizi
çalışıyoruz. Odamız şuanda Antalya, Burdur ve Isparta’yı kapsayan 6
temsilcilikle hizmet veriyor. Antalya şube 3500 üyesiyle hizmet vermekte.
İnşaat Mühendisleri
Odası neler yapar?
1954 yılında kurulmuş bir meslek örgütüdür. Öncelikle
meslek ve meslektaş sorunlarına çözüm bulmak için çaba sarf eder. Bunun dışında
mesleğimizle ilgili kent ve ülke sorunlarında da çözüm arayışlarını gerek yerel
gerekse merkezi yöneticilere iletir. Bu çözüm önerilerinin takipçisi olur.
Antalya inşaat sektöründe elbet bir İstanbul Ankara gibi
devasa büyüklükte inşaatların yapıldığı bir il değil. Antalya göç alımı
bakımından Türkiye’de 5’inci sırada. Trafikte bulunan araç sayısı bakımından da
4’üncü idi ama son yapılan araştırmaya göre 3’üncü sıraya geldi. Dolayısıyla
sürekli büyüyen ve gelişen bir kent. Yoğun göç 1970’li yıllarda başlamış,
80-90’lı yıllarda giderek artmış ve 90’lı yıllardan sonra da iş bulmak umuduyla
insanların akın akın geldiği bir kente dönüşmüş Antalya. Yılda 13 milyon
turistin geldiği bir kentte ister istemez bir iş potansiyeli doğuyor. Bu
nedenle de yoğun göçler meydana geliyor. Bu nedenle de inşaat sektörünün diğer
illere nazaran çok daha hızlı geliştiğini görmek mümkün.
Antalya’nın 30 yıl
sonrasına dair ön görünüz nedir?
Antalya bundan 30 yıl sonra yaşanamaz bir kent olacak ve
tersine göç başlayacak. Bundan 10 sene önce Antalya’da bir hava kirliliğinden
söz etmeniz mümkün değildi. Ama bugün baktığımızda ciddi bir kirlilik söz
konusu. Bundan 10 sene önce ciddi bir ulaşım sorunu olacağından bahsetmek
mümkün değildi. Şuan ki geldiğimiz noktaya bakınca trafikle ilgili ne büyük
sorunlar yaşadığımız ortada. Araç sayısına baktığımızda 81 ilin arasında araç
kişi başına düşen araç sayısı bakımından 3’üncü sıradayız.
Antalya’daki
inşaat sektörünün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnşaat sektörü 2005 yılı sonrasında gittikçe daha
kontrolsüz bir hal aldı. 2005 yılında dolardaki ve piyasadaki durağanlık
herkesi Antalya7da yazı geçirebileceğim bir dairem olsun fikrine itti. Herkesin
kafasında Antalya’da bir daire alma fikri oluştu. Bu talepler karşısında
Antalya inşaat sektöründe bir patlama yaşandı. Her taraf inşaat oldu. Bir yılda
7 milyon metrekarelik bir inşaat başladı. Antalya’da tabiri caizse herkes
müteahhitliğe soyundu. Önüne gelen müteahhit olunca kaliteden de ödün verilmeye
başlandı. Tabi fiyatlarda birden olması gereken rakamın çok fazla üstüne çıktı.
Bunu gören müteahhitlerin ve müteahhitliğe soyunanların da iyice iştahı
kabardı.
Antalya’daki
müteahhit sektörüne baktığımızda neler söylersiniz?
Müteahhitlik gibi önemli bir mesleğin herkesin ikinci işi
haline gelmesi oldukça kötü. Yapı müteahhitliği Türkiye’de tanımı olmayan bir
meslek. Avrupa’da yapı müteahhidi olmak için 4 yıllık üniversite bitirme şartı
var. Üniversitenin ardından devletin açtığı sınavlarda başarılı olma şartı
aranıyor. Mesela bizimle aynı büyüklükte olan Fransa’dan örnek verecek olursam,
Fransa’da 2 bin müteahhit var. Türkiye’de ise 600 bin müteahhit var. Türkiye’de
müteahhit olmak o kadar kolay ki, bugün TC vatandaşı olan herkes ikamet adresi
varsa, vergi mükellefiyseniz, son olarak da ATSO’ya kaydınızı yaptırmanız
yeterli. Bu durumun önüne geçilebilmesi için kanun çıkması gerekiyor.
Şuanda
müteahhitliğin tanımının düzenlenmesine dair çıkan veya çıkması beklenen bir
yasa var mı?
Bununla ilgili bir çalışma var şu sıralarda. Yapı denetim
yasası içinde müteahhitliğin tanımını yapmışlar. Şahıs olarak yaparsanız bir
inşaatı yüzde 51’lik kısmının teknik adamın üzerinde olması lazım diyor bu
yasa. Şirket olarak yapılan bur inşaatta da şirketteki elemanların yüzde
52’inin teknik eleman olması gerekir şartı ile müteahhitliği Avrupa
standartlarına yakın bir hale getirmeye çalışıyorlar. Bu tabi 600 bin
müteahhidin sayısını bir anda 1000’lere düşürür. Yani 599 bin kişi
müteahhitliği bırakmak zorunda kalır. Türkiye’de böyle bir yasayı çıkarmak ve
bunun kararını almak o kadar da kolay olmayacaktır. Şuanda 1 yıldır
bekletiliyor bu yasa.
Antalya’nın kurtuluşunu
kentsel dönüşüm yasasında görebilir miyiz?
Kentsel dönüşüm yasası şuanda bir fırsat olarak önümüzde
duruyor. Ancak yasanın içeriğini okuduğunuzda bunun çok uygulanabilir olduğunu
da göremiyorsunuz. Kentsel dönüşüm, bu ana kadar yapılmış yapı stoğunu
belirleyip, eğer deprem güvenlik riski taşıyorsa yıkıp yenilerini yapmak. Bunu
yaparken de o bölgenin yeşil alan ve sosyal donatı alanlarını da hazırlayacak
şekilde planlamak. Öyle bir şey ki bu yasada TOKİ ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı yetkili. TOKİ birebir kentsel dönüşümün müteahhitliğini üstlenen bir
kurum ve bu kurum yapı denetimden muaf. Yapı denetimden muaf olan bir kuruluşun
inşaatını denetleyememek, birçok probleme sebebiyet verebilir. Bu yasa şuanda
Antalya’nın aralarında olmadığı 45 ilde uygulanıyor. Bu yasa düzenlenebilirse
bizim için bir fırsata dönüşebilir. Bu yasa yoluyla kentlerimizin yenilerek,
depreme dayalı yapıların oluşturulması mümkün olacak. Ama bu haliyle yasayı
uygularsak, şu günlerimizi arar duruma gelebiliriz.
Bu endişenize
sebep nedir?
Eskiden projeler Odalar ve teknik adamlar tarafından
kontrol edilirdi. Ama 2 Ağustos 2013 yılından itibaren onaylanan torba yasa ile
birlikte bu denetim kaldırıldı. Odalar denetim yapamıyor şuanda. Nitekim de
benim elime gelin bir çok sahte diploma mevcut. Mühendis olmayan bir adam
noterden de onaylattırarak, kendine sahte diploma çıkarmış. Eskiden biz bunları
kontrol ediyorduk. 2 Ağustos’ta çıkan yasa ile bu kontrol bizim elimizden
alındı. Şimdi belediye mühendisin getirdiği belgeye güvenerek ruhsat veriyor.
Yeni kanuna göre artık yılda bir kere bize gelinerek, kayıtlarımızı kontrol
etmemiz isteniyor. Bir yıl içinde mühendis sahte diplomayla aldı ruhsatı
bitirdi inşaatı diyelim. Yıl sonunda gelinecek bize sorulacak. Böyle bir kayıt
yok diyeceğiz ve diplomanın sahte olduğu ortaya çıkacak. O zaman ne olacak? Bu
durumda belediyenin ruhsatı iptal etmesi lazım. Bina yapılmışsa yıkması lazım.
Yapı denetim, müteahhit, belediye ve yapı sahibi birbirine tazmin davası açması
lazım. Böyle bir kaos anca felaket olur.