18 Ekim 2012 Perşembe

Ünlü girişimciden Antalya yatırımı



Ünlü girişimciden Antalya yatırımı

ABD Başkanı Obama tarafından davet edilen dünya çapındaki 150 girişimcinin arasında yer alan Baybars Altuntaş, şimdi de Antalya’da yatırım yapmaya hazırlanıyor. Yeni projesini sır gibi saklayan Altuntaş, yakında yeni yatırımlarla Antalya’da olacak.


Antalya’da yeni projelere adım atmaya hazırlanan ünlü girişimci Baybars Altuntaş, yeni girişimleri için Antalya Teknokent’e gelerek incelemelerde bulundu. Çok yakında çalışmalara başlayacağını aktaran Altuntaş, daha önce de Antalya’ya gelerek bir takım çalışmalar gerçekleştirdiği söylüyor. Özellikle Bloomberg HT kanalında yayınlanan Dragons’ Den programına gelen girişimci adaylarının arasında Antalya’dan gelenler adaylar da olduğunu belirten Altuntaş, bu adaylar vasıtasıyla Antalya’da girişimciliğe ilk adımı attığını ifade ediyor. Bir çok girişimci fikrine destek veren Altuntaş’ın girişimcilikte aradığı; girişimcilik ruhu, iş fikri ve paranın kokusunu alması. Kendi hayat hikayesini anlattığı seminerlerde sıfırdan nasıl patron olunacağını  katılımcılarla paylaşan Altuntaş, Türkiye’nin girişimcilik için çok elverişli bir ülke olduğunun da altını çiziyor.

Otobüsten indi, BMW’ye bindi

Boğaiçi Üniversitesi’nde İngilizce öğretmenliği okurken değişen hayat hikayesini bir kitapta toplayan Baybars Altuntaş, kitabının 24’üncü baskısını yapmaya hazırlanıyor. Yayımlandığı ilk günden itibaren ‘en çok okunanlar’ listesinden hiç düşmeyen ‘Otobüsten İndim BMW’ye Bindim’ isimli kitabın, bu kadar çok satılmasının sırrı, Baybars Altuntaş’ın hayatında saklı. Altuntaş’ın hayatını ne mi değiştirdi? Kendisinin de söylediği gibi bir girişimcide olmazsa olmaz ‘iş fikri’ ve girişimcilik ruhu Altuntaş’ı otobüsten indirip BMW’ye bindirdi. Bir dönem Başbakan Erdoğan’dan, ABD Başkanı Barack Obama’ya kendi elleriyle götürdüğü özel mektupla dünya gündemine gelen ve CNN İnternational kanalında canlı yayına katılan bir girişimci Baybars Altuntaş. Bunların hiç birinin tesadüf olmadığının da altını çizen Altuntaş, “Torpilim yoktu, param yoktu, çevrem yoktu. Ama bunların hepsi oldu” diyor ve ekliyor; “Ben yaptıysam herkes yapabilir.”


“Ben yaptıysam herkes yapabilir”


Antalya Güllük Deulcom İnternational’de gerçekleştirdiğimiz hoş sohbette girişimciliğin sırlarını bizlerle paylaşan Altuntaş, amacının herkesin her şeyi yapabileceğini göstermek olduğunu söylüyor. İlkesi de, “Ben yaptıysam herkes yapabilir.” Hayatını trafikte vakit kaybını önlemek amacıyla Adana’da sürdüren ünlü girişimci, çalışmalarını daha az vakit kaybıyla oradan yürütüyor. Öğrenciyken başlayan girişimcilik hikayesini ve Türkiye’nin en iyi 100 franchising markasının arasına nasıl girdiğini anlattığı kitabıyla dikkatleri bir kez daha üzerine çeken Altuntaş ile yaptığımız keyifli sohbet ve tavsiyeleri sizlerle.

‘Motoru çalıştırmayı bilmeli’

Geleceğe hazırlık yapan üniversite öğrencilerine yönelik çalışmalarınızın olduğu dikkatimi çekti. Sizce bir üniversite öğrencisi nasıl başlamalı hayatına?
Ben üniversite eğitimimim döneminde bu kadar başarıya ulaşabildiysem herkesin bundan daha fazlası yapabileceğini bildiğim için ve bu kadar inandığımdan dolayı üniversite öğrencilerine gidiyorum açıkçası. Çünkü inanmasanız, bir kez gidersiniz, iki kez gidersiniz, üçüncüsünde canınız sıkılır. Ama 120 tane üniversiteye gitmek bu işe inanmanızı gerektiriyor. Benim inandığım nokta şu; Türkiye’de üniversite öğrencileri çok güzel iş fikirleri üretebiliyor. Fakat bu iş fikirlerini nasıl harekete geçirecekler bununla ilgili fikirleri yok. Ben de onların bunu nasıl para olmadan harekete geçirebileceklerini anlatmak istiyorum. Çünkü ben böyle yaptım. Örneğin bir araç düşünün aracın güneş enerjisiyle çalışan bir motoru var diyelim, bir de normal mazotlu motoru var. Sizin mazot alacak paranız yoksa o zaman güneş enerjisiyle bunu çalıştırmanız gerekiyor. Onun içinde beceri gerekiyor. İşte insanlara anlatmak lazım güneş enerjisiyle nasıl motorun çalıştırılacağını. Kalkıp da ‘Ben bunu çalıştıramıyorum. Mazot alacak para da yok. O zaman ben sahanın kenarına çekileyim’ demek yok. Bu bizim kitabımızda yazmıyor.

Bir işe başlarken belki de örnekleri göz önünde bulundurmak gerekiyor. Siz o nedenle mi her konuşmanızda kendinizi örnek veriyorsunuz?
İnsanlar canlı örneği karşısında görünce inanıyor. Birde onlardan biri olarak bunu anlatabiliyorsan o zaman daha da alevleniyor.

Size gelip, ‘Ne olursa olsun bu işler parasız olmaz’ dedikten sonra sizinle konuşunca fikri değişenler oluyor mu?
O kadar çok ki. Örneğin bu gün imza günüm olduğunu sadece twitterden geçtik. Adam tatilde ve benim buraya geleceğimi twitterden görmüş. Adana’da daha önce seminerime katılması rağmen bir daha göreyim diye geliyor. Tatilde çocuklarını bırakıp giyinip gidip bir Baybars Bey’i göreyim demek enteresan. Bu yönde özellikle çok geri dönüşüm mailleri alıyorum. Zaten onları ayrı bir kitap yapacağım. Bugün gidersin üz bin kişiye bir şeyler anlatırsın da bunun sonucunun olduğunu ve ölçülebilir olmasını tercih ediyorum. Sonucunda demiş olduğumuz şey ile olan şey birbirini tutsun. O yüzden kitapta, ben bunları yaptım değil, sizin de neler yapabileceğinizi takip etmek istiyorum. Şu ana kadar altı yüzün üstünde mail geldi. Kitabın bundan sonraki 25’inci özel baskısında bunları da yayınlayacağız. Çünkü hiçbir yazarın bu kadar geri dönüşü yok. Bu geri dönüşler sayfalarca. İnsanlara ben yaptım sizde yapabilirsiniz derken samimi bir şekilde kendi yaşadıklarımı anlatıyorum. Sonrasında kendileri de yapabileceklerine kanaat getiriyorlar.

24’üncü baskı...

Peki, kitabı yazarken bu kadar ilgi göreceğini bekliyor muydunuz?
Hayır. Türkiye’de bin tane, iki bin tane kitap satınca çok satanlar kategorisine giriyormuş. Bende bin tane iki bin tane çok az değil mi dediğim de, Türkiye’de böyle olduğunu söylediler.

Şuanda ne kadara ulaştı satışlar?
Şu anda 19. baskı bitti. Artık hiçbir yerde kalmadı. 9 ay içinde 19 bin sattı kitabım. Şu anda 5 bin tane daha basılıyor. Yani 24 baskı oluyor. 25’inciyi de özel baskı yapıp okurların mektupları da konacak. Kitap satışa girdiği ilk hafta en çok satanlar listesinde yer almış. Bunu ben sonradan öğrendim. Kitabın, Steve Jobs’dan fazla sattığı haberleri bile çıktı. Açıkçası benim için de sürpriz oldu.

Sizce bu kadar ilgi görmesinin sebebi nedir?
İnsanlar okuduklarında kendilerinden olan bir insanın, sadece onlardan farklı olarak dünyaya bakıp neler yapabildiğini görmek. Eğer bakış tarzlarını değiştirirlerse kendilerinin de yapabileceğini çok net anlıyorlar. Asıl sermaye bakış tarzında yattığını, ‘Ben yapamam edemem, sana mı kaldı’ diye düşünen çoğunluk kitlenin ‘Obama ile ben niye görüşmeyeyim’ diyen bir kitlenin patlaması açıkçası. Sadece 800 liralık bir uçak biletiyle Obama ile görüşülebileceğini gördüler. Mesela CNN sadece benimle röportaj yaptı ve bunu 100 milyon kişiye duyurdular. Şuan da Obama’nın odasında Türkiye’den üç tane fotoğraf asılı. Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve benim fotoğrafım. Ne Obama ile görüşürken heyecanlandım ne de garip geldi. Çünkü oda bizim gibi iki gözü iki kulağı olan bir insan sonuçta. İnsanlar, belki dünyaya bu şekilde bir bakış açısını yakalarlarsa sonuca gideceklerine inanıyorum. Okuyucular, yapmak isterse eğer, yapabileceğine kanaat getiriyor kitabı okuyunca.

Böyle bir kitapla sadece seminerlerinize katılanların ve sizi televizyondan izleyenlerin dışında daha büyük bir kitleye ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
Çıksanız ve dışarıya reklam verseniz bir ton para harcıyorsunuz. Ama bu kitap bütün kitapçıların vitrinlerindeydi. Aslında para verip de yaptıramayacağınız kadar büyük bir tanıtım aslında. Tabi bunun yanında ben bu kitabı bir reklam çalışması olsun diye yazmadım. Böyle bir getirisi olduğunu daha sonradan fark ettim. Birçok televizyon programı bu kitapla çok ilgilendi ve beni davet etti. ‘Otobüsten İndim BMW’ye Bindim’ çok dikkat çekici bir isim oldu. Fakat bu benim gerçekten yaşadığım bir olay. Ben otobüsle giderken okula on iki ay sonra BMW’ye binmeye başladım. Sadece kendi yaşadıklarımı yazdım ben bu kitapta. Mesela benim kitabımı okuyanlar otobüsten indim BMW’ye bineceğim diyorsa bu yeterli değil. Onlarında uçağa binmesi gerekir.


Fırsatlar ülkesi Türkiye

Dünya ile kıyaslayacak olursak Türkiye’de girişimcilik fırsatları nasıl sizce?
Türkiye’de fırsat çok ama değerlendirecek adam sayısını konuşmak lazım. Girişimde bulunacak girişimci çok önemli. Yabancı dil burada büyük rol oynuyor. Yurtdışına açılalım iş yapalım demek güzel. Yabancı dil bilmiyor ki bizim girişimcimiz. İletişim kuramadığınız sürece, bırakın ticareti hiçbir şey yapamazsınız.

Franchising Derneği’nin eski binasında mesleki eğitim kursu açarak ilk çalışmalarınıza başladınız. Şimdi o zamanlarda kurduğunuz kurs merkezinin kaç şubesi oldu?
14 merkezde Deulcom İnternational olarak faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca ilk yurtdışı temsilciliğimizi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptık. Şimdi orada da eğitimlerimiz başladı. Deulcom’un bünyesinde 60’ın üzerinde de program var. Mesleki eğitime yönelik kurslarıyla illi Eğitim Bakanlığı’ndan onaylı ilk sertifika veren kurumlardanız.

Türkiye saat 10.00’da uyuyor

Siz yaptığınız konuşmalarda kendiniz için gerekli olan bütün seminerlere katıldığınızdan bahsediyorsunuz. Gerçekten bunun yararını görüyor musunuz? Bizim insanımızda bu biraz eksik mi acaba?
Sermaye, sosyal sermaye ve finansal sermaye olarak ikiye ayrılıyor. Sosyal sermaye demek, kartvizit demek. ,Kartvizit eşittir bütün sosyal faaliyetleri takip etmektir. Ben bile hale nerede ne var, takip edip katılıyorsam, herkesin takip etmesi gerekiyor. 15 günlük bir eğitime katılmıştım. Saat 7.00’da kahvaltı da oluyordum. Saat 8.00’da konferans salonunda yerimi alıyordum. Daha Türkiye’de saat 10.00’da millet uyuyordur diye birbirini arayamıyor. Patronlar o saatte yeni işine gidiyor. Bu iş ne kadar ekmek, o kadar köfte demek.

Tekrar girişimciliğe dönecek olursak, siz bir girişimciyi neye benzetirsiniz?
Bir futbol takımı düşünün. İdmanını yapan, sahaya çıkan, top koşturan ve sonunda golünü atacak adamdır girişimci. Bir kısmı golü atar, bir kısmı arkada durur. Kısacası 11 kişilik bir takımın parçasıdır girişimci. ‘Ya koşamazsam, ya nefesim yetmezse’ diye kenarda duranlar, girişkenler. Onlar sahaya girişmiş öylece kalmışlar; girişimci olamamışlar.

Tarif ettiğiniz türden bir girişimcide olmazsa olmaz neler?
Bir, burnu kokuyu alacak. Ne kokusunu? Patlıcan kokusunu değil; paranın kokusunu alacak. İki, gözleri bakmayacak; görecek. Üç, kulağına gelen sağ tarafından girip sol tarafından çıkacak. ‘Aman sahaya girme oğlum ayan kırılır, sana mı kaldı top koşturmak’ sözlerini duymazlıktan gelmesi gerekiyor.

“Eleştiri, bir şeyler yaptığımızın kanıtı”

Dışarıdan bakıldığı zaman kimi insanlar kendilerine bir şeyler kattığınızı düşünürken, kimileri de eleştiriyor. Sizce eleştirilerin sebebi nedir?
- Ben bundan zevk alıyorum. Ama hiçbir eleştiriye cevap vermiyorum. Çıraklık eğitimimi çok eleştirdiler mesela; ben hiçbirine cevap vermedim. Eleştirilmek bir şeyler yaptığınızı gösterir. Hiçbir şey yapmazsanız eleştirilmezsiniz. Beni eleştirenlerin kendilerinin ne yaptıklarına bakması gerekiyor. Benim yaptıklarım ortada. Eleştirenlerin ne yaptığını bilmediğim için cevap verme ihtimalim yok. Bu kitaptan daha fazlasını yapmış olsunlar ki; o eleştirileri ciddiye alıp, cevap verecek motivasyonu bulabileyim kendimde.

Sizce girişimcinin en büyük sermayesi nedir?
İş fikri.

İş fikri var diyelim, sonraki adımı ne olmalı?
Kağıt kalemi eline alacak. İş fikrini devreye sokarsa, nasıl bir riske gireceğini önceden hesaplayacak. Bizim girişimcimizin en çok yaptığı hata, ne kazanırımı hesaplamak. Altından kalkamayacağı bir riske girmeyecek.

Yeni iş hayatına atılacak öğrencilere tavsiyeniz nedir?
Tavsiyem şu; benim hayatımda İngilizceyi çek, bu kitapta çıkmazdı ortaya, CNN’e de çıkamazdım. Bu nedenle yabancı dil olmazsa olmaz. Sonrasında girişimcilik ruhu da varsa zaten gerisi gelir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder