Ünlü girişimciden Antalya yatırımı
ABD Başkanı Obama tarafından davet edilen dünya çapındaki 150 girişimcinin arasında yer alan Baybars Altuntaş, şimdi de Antalya’da yatırım yapmaya hazırlanıyor. Yeni projesini sır gibi saklayan Altuntaş, yakında yeni yatırımlarla Antalya’da olacak.
Antalya’da yeni projelere adım atmaya hazırlanan ünlü
girişimci Baybars Altuntaş, yeni girişimleri için Antalya Teknokent’e gelerek
incelemelerde bulundu. Çok yakında çalışmalara başlayacağını aktaran Altuntaş,
daha önce de Antalya’ya gelerek bir takım çalışmalar gerçekleştirdiği söylüyor.
Özellikle Bloomberg HT kanalında yayınlanan Dragons’ Den programına gelen
girişimci adaylarının arasında Antalya’dan gelenler adaylar da olduğunu
belirten Altuntaş, bu adaylar vasıtasıyla Antalya’da girişimciliğe ilk adımı
attığını ifade ediyor. Bir çok girişimci fikrine destek veren Altuntaş’ın
girişimcilikte aradığı; girişimcilik ruhu, iş fikri ve paranın kokusunu alması.
Kendi hayat hikayesini anlattığı seminerlerde sıfırdan nasıl patron olunacağını katılımcılarla paylaşan Altuntaş, Türkiye’nin
girişimcilik için çok elverişli bir ülke olduğunun da altını çiziyor.
Otobüsten indi, BMW’ye bindi
Boğaiçi Üniversitesi’nde İngilizce öğretmenliği okurken
değişen hayat hikayesini bir kitapta toplayan Baybars Altuntaş, kitabının
24’üncü baskısını yapmaya hazırlanıyor. Yayımlandığı ilk günden itibaren ‘en
çok okunanlar’ listesinden hiç düşmeyen ‘Otobüsten İndim BMW’ye Bindim’ isimli
kitabın, bu kadar çok satılmasının sırrı, Baybars Altuntaş’ın hayatında saklı.
Altuntaş’ın hayatını ne mi değiştirdi? Kendisinin de söylediği gibi bir
girişimcide olmazsa olmaz ‘iş fikri’ ve girişimcilik ruhu Altuntaş’ı otobüsten
indirip BMW’ye bindirdi. Bir dönem Başbakan Erdoğan’dan, ABD Başkanı Barack
Obama’ya kendi elleriyle götürdüğü özel mektupla dünya gündemine gelen ve CNN
İnternational kanalında canlı yayına katılan bir girişimci Baybars Altuntaş.
Bunların hiç birinin tesadüf olmadığının da altını çizen Altuntaş, “Torpilim
yoktu, param yoktu, çevrem yoktu. Ama bunların hepsi oldu” diyor ve ekliyor; “Ben
yaptıysam herkes yapabilir.”
“Ben yaptıysam herkes yapabilir”
Antalya Güllük Deulcom İnternational’de gerçekleştirdiğimiz
hoş sohbette girişimciliğin sırlarını bizlerle paylaşan Altuntaş, amacının
herkesin her şeyi yapabileceğini göstermek olduğunu söylüyor. İlkesi de, “Ben
yaptıysam herkes yapabilir.” Hayatını trafikte vakit kaybını önlemek amacıyla Adana’da
sürdüren ünlü girişimci, çalışmalarını daha az vakit kaybıyla oradan yürütüyor.
Öğrenciyken başlayan girişimcilik hikayesini ve Türkiye’nin en iyi 100
franchising markasının arasına nasıl girdiğini anlattığı kitabıyla dikkatleri
bir kez daha üzerine çeken Altuntaş ile yaptığımız keyifli sohbet ve
tavsiyeleri sizlerle.
‘Motoru çalıştırmayı bilmeli’
Geleceğe hazırlık
yapan üniversite öğrencilerine yönelik çalışmalarınızın olduğu dikkatimi çekti.
Sizce bir üniversite öğrencisi nasıl başlamalı hayatına?
Ben üniversite eğitimimim döneminde bu kadar başarıya
ulaşabildiysem herkesin bundan daha fazlası yapabileceğini bildiğim için ve bu
kadar inandığımdan dolayı üniversite öğrencilerine gidiyorum açıkçası. Çünkü
inanmasanız, bir kez gidersiniz, iki kez gidersiniz, üçüncüsünde canınız
sıkılır. Ama 120 tane üniversiteye gitmek bu işe inanmanızı gerektiriyor. Benim
inandığım nokta şu; Türkiye’de üniversite öğrencileri çok güzel iş fikirleri
üretebiliyor. Fakat bu iş fikirlerini nasıl harekete geçirecekler bununla
ilgili fikirleri yok. Ben de onların bunu nasıl para olmadan harekete
geçirebileceklerini anlatmak istiyorum. Çünkü ben böyle yaptım. Örneğin bir
araç düşünün aracın güneş enerjisiyle çalışan bir motoru var diyelim, bir de
normal mazotlu motoru var. Sizin mazot alacak paranız yoksa o zaman güneş
enerjisiyle bunu çalıştırmanız gerekiyor. Onun içinde beceri gerekiyor. İşte
insanlara anlatmak lazım güneş enerjisiyle
nasıl motorun çalıştırılacağını. Kalkıp da ‘Ben bunu çalıştıramıyorum.
Mazot alacak para da yok. O zaman ben sahanın kenarına çekileyim’ demek yok. Bu
bizim kitabımızda yazmıyor.
Bir işe başlarken belki de örnekleri göz önünde bulundurmak gerekiyor. Siz o nedenle mi her konuşmanızda kendinizi örnek veriyorsunuz?
İnsanlar canlı örneği karşısında görünce inanıyor. Birde
onlardan biri olarak bunu anlatabiliyorsan o zaman daha da alevleniyor.
Size gelip, ‘Ne olursa olsun bu işler parasız olmaz’ dedikten sonra sizinle konuşunca fikri değişenler oluyor mu?
O kadar çok ki. Örneğin bu gün imza günüm olduğunu sadece
twitterden geçtik. Adam tatilde ve benim buraya geleceğimi twitterden görmüş.
Adana’da daha önce seminerime katılması rağmen bir daha göreyim diye geliyor.
Tatilde çocuklarını bırakıp giyinip gidip bir Baybars Bey’i göreyim demek
enteresan. Bu yönde özellikle çok geri dönüşüm mailleri alıyorum. Zaten onları
ayrı bir kitap yapacağım. Bugün gidersin üz bin kişiye bir şeyler anlatırsın da
bunun sonucunun olduğunu ve ölçülebilir olmasını tercih ediyorum. Sonucunda
demiş olduğumuz şey ile olan şey birbirini tutsun. O yüzden kitapta, ben
bunları yaptım değil, sizin de neler yapabileceğinizi takip etmek istiyorum. Şu
ana kadar altı yüzün üstünde mail geldi. Kitabın bundan sonraki 25’inci özel
baskısında bunları da yayınlayacağız. Çünkü hiçbir yazarın bu kadar geri dönüşü
yok. Bu geri dönüşler sayfalarca. İnsanlara ben yaptım sizde yapabilirsiniz
derken samimi bir şekilde kendi yaşadıklarımı anlatıyorum. Sonrasında kendileri
de yapabileceklerine kanaat getiriyorlar.
24’üncü baskı...
Peki, kitabı
yazarken bu kadar ilgi göreceğini bekliyor muydunuz?
Hayır. Türkiye’de bin tane, iki bin tane kitap satınca çok
satanlar kategorisine giriyormuş. Bende bin tane iki bin tane çok az değil mi
dediğim de, Türkiye’de böyle olduğunu söylediler.
Şuanda ne kadara ulaştı satışlar?
Şu anda 19. baskı bitti. Artık hiçbir yerde kalmadı. 9 ay
içinde 19 bin sattı kitabım. Şu anda 5 bin tane daha basılıyor. Yani 24 baskı
oluyor. 25’inciyi de özel baskı yapıp okurların mektupları da konacak. Kitap
satışa girdiği ilk hafta en çok satanlar listesinde yer almış. Bunu ben
sonradan öğrendim. Kitabın, Steve Jobs’dan fazla sattığı haberleri bile çıktı.
Açıkçası benim için de sürpriz oldu.
Sizce bu kadar ilgi görmesinin sebebi nedir?
İnsanlar okuduklarında kendilerinden olan bir insanın,
sadece onlardan farklı olarak dünyaya bakıp neler yapabildiğini görmek. Eğer
bakış tarzlarını değiştirirlerse kendilerinin de yapabileceğini çok net
anlıyorlar. Asıl sermaye bakış tarzında yattığını, ‘Ben yapamam edemem, sana mı
kaldı’ diye düşünen çoğunluk kitlenin ‘Obama ile ben niye görüşmeyeyim’ diyen
bir kitlenin patlaması açıkçası. Sadece 800 liralık bir uçak biletiyle Obama
ile görüşülebileceğini gördüler. Mesela CNN sadece benimle röportaj yaptı ve
bunu 100 milyon kişiye duyurdular. Şuan da Obama’nın odasında Türkiye’den üç
tane fotoğraf asılı. Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve benim fotoğrafım. Ne Obama
ile görüşürken heyecanlandım ne de garip geldi. Çünkü oda bizim gibi iki gözü
iki kulağı olan bir insan sonuçta. İnsanlar, belki dünyaya bu şekilde bir bakış
açısını yakalarlarsa sonuca gideceklerine inanıyorum. Okuyucular, yapmak
isterse eğer, yapabileceğine kanaat getiriyor kitabı okuyunca.
Böyle bir kitapla sadece seminerlerinize katılanların ve sizi televizyondan izleyenlerin dışında daha büyük bir kitleye ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
Çıksanız ve dışarıya reklam verseniz bir ton para
harcıyorsunuz. Ama bu kitap bütün kitapçıların vitrinlerindeydi. Aslında para
verip de yaptıramayacağınız kadar büyük bir tanıtım aslında. Tabi bunun yanında
ben bu kitabı bir reklam çalışması olsun diye yazmadım. Böyle bir getirisi olduğunu
daha sonradan fark ettim. Birçok televizyon programı bu kitapla çok ilgilendi
ve beni davet etti. ‘Otobüsten İndim BMW’ye Bindim’ çok dikkat çekici bir isim
oldu. Fakat bu benim gerçekten yaşadığım bir olay. Ben otobüsle giderken okula
on iki ay sonra BMW’ye binmeye başladım. Sadece kendi yaşadıklarımı yazdım ben
bu kitapta. Mesela benim kitabımı okuyanlar otobüsten indim BMW’ye bineceğim
diyorsa bu yeterli değil. Onlarında uçağa binmesi gerekir.
Fırsatlar ülkesi Türkiye
Dünya ile
kıyaslayacak olursak Türkiye’de girişimcilik fırsatları nasıl sizce?
Türkiye’de fırsat çok ama değerlendirecek adam sayısını
konuşmak lazım. Girişimde bulunacak girişimci çok önemli. Yabancı dil burada
büyük rol oynuyor. Yurtdışına açılalım iş yapalım demek güzel. Yabancı dil
bilmiyor ki bizim girişimcimiz. İletişim kuramadığınız sürece, bırakın ticareti
hiçbir şey yapamazsınız.
Franchising Derneği’nin eski binasında mesleki eğitim kursu açarak ilk çalışmalarınıza başladınız. Şimdi o zamanlarda kurduğunuz kurs merkezinin kaç şubesi oldu?
14 merkezde Deulcom
İnternational olarak faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca ilk yurtdışı
temsilciliğimizi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptık. Şimdi orada da
eğitimlerimiz başladı. Deulcom’un bünyesinde 60’ın üzerinde de program var. Mesleki
eğitime yönelik kurslarıyla illi Eğitim Bakanlığı’ndan onaylı ilk sertifika
veren kurumlardanız.
Türkiye saat 10.00’da uyuyor
Siz yaptığınız konuşmalarda kendiniz için gerekli olan bütün
seminerlere katıldığınızdan bahsediyorsunuz. Gerçekten bunun yararını görüyor
musunuz? Bizim insanımızda bu biraz eksik mi acaba?
Sermaye, sosyal sermaye ve
finansal sermaye olarak ikiye ayrılıyor. Sosyal sermaye demek, kartvizit demek.
,Kartvizit eşittir bütün sosyal faaliyetleri takip etmektir. Ben bile hale nerede
ne var, takip edip katılıyorsam, herkesin takip etmesi gerekiyor. 15 günlük bir
eğitime katılmıştım. Saat 7.00’da kahvaltı da oluyordum. Saat 8.00’da konferans
salonunda yerimi alıyordum. Daha Türkiye’de saat 10.00’da millet uyuyordur diye
birbirini arayamıyor. Patronlar o saatte yeni işine gidiyor. Bu iş ne kadar ekmek,
o kadar köfte demek.
Tekrar girişimciliğe dönecek olursak, siz bir girişimciyi neye benzetirsiniz?
Bir futbol takımı düşünün.
İdmanını yapan, sahaya çıkan, top koşturan ve sonunda golünü atacak adamdır
girişimci. Bir kısmı golü atar, bir kısmı arkada durur. Kısacası 11 kişilik bir
takımın parçasıdır girişimci. ‘Ya koşamazsam, ya nefesim yetmezse’ diye kenarda
duranlar, girişkenler. Onlar sahaya girişmiş öylece kalmışlar; girişimci olamamışlar.
Tarif ettiğiniz türden bir girişimcide olmazsa olmaz neler?
Bir, burnu kokuyu alacak. Ne
kokusunu? Patlıcan kokusunu değil; paranın kokusunu alacak. İki, gözleri
bakmayacak; görecek. Üç, kulağına gelen sağ tarafından girip sol tarafından çıkacak.
‘Aman sahaya girme oğlum ayan kırılır, sana mı kaldı top koşturmak’ sözlerini
duymazlıktan gelmesi gerekiyor.
“Eleştiri, bir şeyler yaptığımızın kanıtı”
Dışarıdan bakıldığı zaman kimi insanlar kendilerine bir şeyler
kattığınızı düşünürken, kimileri de eleştiriyor. Sizce eleştirilerin sebebi
nedir?
- Ben bundan zevk alıyorum. Ama
hiçbir eleştiriye cevap vermiyorum. Çıraklık eğitimimi çok eleştirdiler mesela;
ben hiçbirine cevap vermedim. Eleştirilmek bir şeyler yaptığınızı gösterir.
Hiçbir şey yapmazsanız eleştirilmezsiniz. Beni eleştirenlerin kendilerinin ne
yaptıklarına bakması gerekiyor. Benim yaptıklarım ortada. Eleştirenlerin ne
yaptığını bilmediğim için cevap verme ihtimalim yok. Bu kitaptan daha fazlasını
yapmış olsunlar ki; o eleştirileri ciddiye alıp, cevap verecek motivasyonu
bulabileyim kendimde.
Sizce girişimcinin en büyük sermayesi nedir?
İş fikri.
İş fikri var diyelim, sonraki adımı ne olmalı?
Kağıt kalemi eline alacak. İş
fikrini devreye sokarsa, nasıl bir riske gireceğini önceden hesaplayacak. Bizim
girişimcimizin en çok yaptığı hata, ne kazanırımı hesaplamak. Altından
kalkamayacağı bir riske girmeyecek.
Yeni iş hayatına atılacak öğrencilere tavsiyeniz nedir?
Tavsiyem şu; benim hayatımda İngilizceyi çek, bu kitapta çıkmazdı
ortaya, CNN’e de çıkamazdım. Bu nedenle yabancı dil olmazsa olmaz. Sonrasında
girişimcilik ruhu da varsa zaten gerisi gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder