30 Nisan 2013 Salı

Zevki keyfe dönüştüren tasarımlar Koraltürk’ten


Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde üretimini yaptıkları bilardolu yemek masalarıyla dünya da bir ilki başaran Koraltürk Bilardo, yarattığı yaşam alanlarıyla müşterilerine keyifli bir hizmet sunuyor.

Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde ürettiği bilardolu yemek masalarının Avrupa’da ve Türkiye’de patentini aldıklarını belirten Koraltürk Bilardo Genel Müdürü Miray Koraltürk, “Özel bir sipariş üzerine üretilen bu masa bize ilham kaynağı oldu. Böylece evlerde ve ofislerde kullanılabilecek yer kaplamayan ve aynı zamanda yemek masası ya da toplantı masası olarak kullanılabilen bilardo masalarının üretimine geçtik” diye konuştu.

DEVLET ADAMLARININ DA EVİNE GİRDİ
Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev ve Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai gibi birçok devlet adamına özel bilardo masaları da üreten Koraltürk Bilardo, adını dünyanın dört bir tarafına yazdıran Türk firması olmayı başardı. Özel sürprizler içinde talep edilen bilardolu yemek masaları evlerinde şıklığı ve keyfi bir arada yaşamak isteyenlerin tercihi haline geliyor.


Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde üretimini yaptıkları bilardolu yemek masalarıyla dünya da bir ilki başaran Koraltürk Bilardo, yarattığı yaşam alanlarıyla müşterilerine keyifli bir hizmet sunuyor.
1979 yılında Hakan Koraltürk tarafından kurulan firma, mobilya ve dekorasyon imalatı ile 1991 yılına kadar üretimlerini sürdürdü. Bu yıldan itibaren bilardo masası imalatına başlayan Koraltürk Bilardo, kısa zamanda sektörünün lideri olmayı başardı. 1993 yılından bu yana da yurtdışına ihracat faaliyetlerini sürdüren Koraltürk Bilardo, yurtdışında da adından söz ettirmeyi başardı.
ÖZEL SİPARİŞ İLHAM OLDU
2000 yılında ABD’den gelen özel bir sipariş üzerine Ar-Ge çalışmalarına başlayan Koraltürk Bilardo, ev kullanımına uygun olarak geliştirdiği bilardo masasıyla yeni bir dönemi açmış oldu. Dünyada bir ilki gerçekleştirdiklerini söyleyen Koraltürk Bilardo Genel Müdürü Miray Koraltürk, “Özel bir sipariş üzerine üretilen bu masa bize ilham kaynağı oldu. Böylece evlerde ve ofislerde kullanılabilecek yer kaplamayan ve aynı zamanda yemek masası ya da toplantı masası olarak kullanılabilen bilardo masalarının üretimine geçtik. Bunun Avrupa ve Türkiye’de patentini aldık” diye konuştu.

HER EVE ÖZEL MASA
Model konusunda sınırsız olduklarını belirten Miray Koraltürk, “Gerekirse müşterimizin ev dekorasyonuna özel üretimler yapıyoruz. Mesela Gaziantep’ten bir müşterimiz aradı. Eşinin yurtdışında olduğunu ve ona sürpriz bir masa yaptırmak istediğini söyledi. Biz eşi yurtdışından gelmeden masayı yetiştirip teslim ettik. Bazen müşterilerimizin böyle mutluluklarına da şahit olmak mümkün oluyor” dedi.
BEYLERİ EVE BAĞLAMANIN YOLU
Yeni evlenen çiftlerin de tercihinin fonksiyonlu masalar olduğunu ifade eden Miray Koraltürk, “İnsanlar güzel vakit geçirmek için bu masaları tercih edebiliyorlar. Hatta bazı hanımlar eşleri dışarıya gitmesin diye evinde bilardosunu oynasın diye sırf bu masadan alıyor. Bir nevi beyleri eve bağlamak için bile kullanılabiliyor” diyerek masanın bazen esprilere konu olabildiğini anlattı.
YAŞAM ALANINI GENİŞLETEN TASARIMLAR
Özel tasarım olan duvar ünitesinin de patentini alan Koraltürk, duvar ünitesinde aynı anda hem bar hem tv ünitesini bir arada sunarak yer kaplamayan ve birçok fonksiyona sahip ürünleriyle yaşam alanlarını genişletiyor. Proje odaklı üretimler de yapan Koraltürk Bilardo, isteğe bağlı olarak evin bütün mobilyalarının da üretimini yapabiliyor.


İSTANBUL’DAN ANTALYA’YA
1998 yılında İstanbul’dan Antalya Organize Sanayi Bölgesi’ne geldiklerini belirten Miray Koraltürk, “İstanbul’da sevkiyat maliyetlerimiz daha yüksekti. Trafiğin de yoğunluğu nedeniyle İstanbul’dan uzaklaşmak istedik. O nedenle babam Antalya’da işleri daha da büyütebileceğini düşünerek böyle bir karar aldı” diye konuştu.

Yıllık 3 bin masa üretimi yapan Koraltürk Bilardo, 15 çalışanıyla özel işçilik gerektiren kişiye özel tasarımları müşterilerine sunuyor.

İngiltere’de hem bilardo masası hem masa tenisi masası hem de yemek masası olarak tasarlanan masaları büyük ilgi gören Koraltürk Bilardo, 28 ülkeye ihracat yapıyor.

Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev ve Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’ye özel bilardo masaları da üreten Koraltürk Bilardo, adını dünyanın dört bir tarafına yazdıran Türk firması olmayı başardı.

Üretilen bilardo masalarını Bilardo Federasyonu’nun belirlediği standartlara uygun yapan Koraltürk Bilardo, hem fonksiyonlu oluşu hem de kalitesiyle fark yaratıyor. 

İSTER KENDİNE, İSTER DIŞARIYA ÜRET


24 saat bedava olan güneşten elde edilen elektrik, önümüzdeki yüzyıla damga vuracak

 Cep yakan elektrik tüketimi artık tarihe karışacak. OSB’de 2 yıl önce faaliyete geçen Clean World Enerji, güneş panelleriyle Antalya’da yeni bir sektör yarattı. Hedef; 6 yıl içinde masrafını amorti eden sistemi önce Antalya’da, sonra Türkiye genelinde yaygınlaştırıp pahalı elektrik tüketimine son vermek.




Geleceğin enerji kaynağı olan güneş panellerini Antalya’da üreten ilk firma olan Clean World Enerji, ürettiği panellerle temiz enerji üretimini artırmayı planlıyor. 2011 yılında Clean World Enerji’yi kurarak enerji sektörüne adım atan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Osman Özden, “Enerjiyi Türkiye’nin geleceği olarak gördüğümüz için böyle bir işe girmeye karar verdik” diye konuştu. Türkiye’de panel üretimi yapan üç firmadan biri olduklarını belirten Özden, “Antalya’da bol güneş var. Bu güneşten yararlanmanın yollarına bakmak lazım. Biz de böyle bir işe girerek Antalya’daki ve Türkiye’deki güneş potansiyelini en doğru şekilde kullanmayı amaçladık” dedi.

“SEBZE MEYVE GİBİ ENERJİ SATALIM”
Antalya’nın kendi enerjisini kendi üretmemesi için hiçbir engelin olmadığını vurgulayan Özden şunları söyledi: “Antalya nasıl sebze meyvesini Türkiye’nin dört bir tarafına satan bir kentse elektriğini de kendi üretip dışarıya satan bir kent olabilir. Biz bunların gerçekleştiğini kısa zamanda görmeyi umuyoruz.” Olimpos gibi şehre uzak bölgelerde yaşayan ve doğal Özden, üretilen hayatı benimseyen insanların da güneş enerjisini tercih ettiğini belirten güneş panellerinin tekne ve yatlarda kullanımının uygun olduğunu aktardı.

DEVLETTEN TEMİZ ENERJİ İÇİN YÜZDE 50 HİBE
Yenilenebilir enerji kaynaklarının son dönemlerde devletin de gündeminde olduğunu aktaran Özden, “Tarım ve hayvancılıkta yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak isteyenlere devlet yüzde 50 hibe veriyor. Aslında Antalya’da güneşten enerji üretilmesi sistemine çok sıcak bakılıyor. Ama insanlarımızda ‘Önce başkası yapsın biz görelim’ mantığı var. Ama bu görüş zamanla değişecek. Çünkü insanlar fazla elektrik giderlerinden son derece muzdarip” dedi.

ALMANYA DA BİLE VAR!
Haziran ayında dağıtılacak lisanslarla Antalya’nın güneş tarlalarıyla tanışacağını vurgulayan Özden konuyla ilgili şunları aktardı: “Almanya güneş olmadığı halde güneşten enerji üretmek için bir sistem kuruyorsa Türkiye bu konuda daha şanslı bir iklimde olduğu için daha ileride olabilmeli.” Özel sektör için enerji üreten güneş paneli uygulamalarının yapıldığını belirten Özden, “Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne de demo olarak güneş panellerinin kullanıldığı duraklar yaptık. Bunun yanında enerjisini tamamen güneşten alan panellerin bulunduğu binalar inşa ediyoruz” diye konuştu.

GÜNEŞ TARLALARI GELİYOR
Özellikle son yıllarda dünyada uygulanan ve çok büyük verim alınan güneş tarlalarını Antalya’da da hayata geçirmek istediğini belirten Özden, “Amacımız özel sektörün güneş tarlalar yapmasını sağlamak. Böylece özel kurumlar Türkiye’de güneşten üretilen elektriği devlete satacak ve dışa bağımlı olmadan temiz bir enerji üretimi yapılmış olacak. Birde bazı firmalar kendi tüketeceği enerjiyi kendi üretmek istiyor. Biz onlar için de paneller üretiyoruz” diye konuştu.
6 YILDA AMORTİ ETTİREN SİSTEM
Elektriğin ulaşmasının zor olduğu dağ ve çiftlik evleri için de paket enerji paneli sistemi hizmeti veren Clean World Enerji, bu tür küçük yapıların günlük elektrik ihtiyacını karşılayacak enerjiyi üretmek için hazırladığı güneş panelleriyle önemli bir hizmet sunuyor. İnsanların temiz enerji üretimi konusunda henüz istenilen bilince kavuşmadığını ifade eden Özden, “Bizim ürettiğimiz panellerle ve hazırladığımız projelerle işletmeler kendi enerjilerini üretebilirler ve 6 yıl gibi bir sürede de bu paneller için yapılan harcamayı amorti ettirebilirler” diyerek kendi enerjisini üreten firmaların yüksek elektrik gideri yükünden de kurtulacağını aktardı.

23 Nisan 2013 Salı

Şiddetin çaldığı hayatlar 3


GELİNLİK HAYALLERİNDE KALDI

Koca, aile ve çevre şiddeti gören üç kadının yürek burkan hayat dramını anlattığımız yazı dizisinde üçüncü konuğumuz 36 yaşındaki Ş.Ö.’nün, hayallerini kurduğu gelinliği dahi giyemediği şiddet ve acılarla dolu hikayesi sizlerle

DEDİKODULAR HAYATINI KARARTTI
Genç bir kızken, aşık olduğu akrabasının tecavüzüne uğradı. Köyde çıkan dedikodular yüzünden hayallerini kurduğu gelinliği giyemeden kendisinden 25 yaş büyük biriyle evlenmek zorunda kaldı. Hayat ondan sonra Ş.Ö için çekilmez oldu.


TEK SUÇU GENÇ OLMAKTI
Kocası kendinden 25 yaş büyük olmasından dolayı sorunlar yaşamaya başlayan genç kadın ve çocukları yıllarca şiddete maruz kaldı. Yaşananlar karşısında kocasından boşanmaya karar veren kadın şimdi iki oğlunun, kendisine bu acıları yaşatan erkekler gibi olmamaları için elinden geleni yapıyor.


Hayalleri olan genç bir kızdı. Aile baskısının yanında toplum baskısıyla hep erkeklerden uzak durmayı öğrenmişti. Fakat ergenlik dönemine geldiğinde damarlarında hızlı akmaya başlayan kan onu çevresinin yanlış diye adlandırdığı hatalara sürüklemişti. Ailenin korktuğu gibi uzakta değildi tehlike. Tam da ailenin içindeydi. Amcasının oğlu göz koymuştu küçük yaşta.  Ş.Ö.’nün yaşadıklarını kendi ağzından dinliyoruz:
‘EVLENECEĞİM’ VAADİNE KANDI
“Daha küçüktüm ve çevremde farklı gözle gördüğüm ilk erkek o olmuştu. Bir anda gönlüm kaymıştı. Akraba da olunca hep yan yana hep iç içe vakit geçirdik. Bu da sonu acı biten olaylara sebep oldu. Amcamın oğlu ‘Evleneceğim seninle’ diye vaatlerde verince inanmıştım. Düşündüğüm tek şey gönlümü kaptırdığım gençle evlenmekti. Bir gelinlik kadar tertemiz hayaller içindeydim.
AŞKI İÇİN TECAVÜZE GÖZ YUMDU
17 yaşındaki her genç kız gibi benim de güzel hayallerim vardı. Sonra bir anda her şey değişti. Amcamın oğlu olduğu için fazlaca güvendiğim bu genç bu güveni suistimal etmişti. Bana zorla sahip olmuştu. Ne yaşadığımı dahi fark etmeden her şey olup bitmişti. Ben her şeye rağmen çok aşıktım. Bu iğrenç olayı da hiç kimseyle paylaşmadım. Nasılsa evleneceğiz diye düşünüyordum. Ailem duysa olacakları biliyordum. Sevdiğim insanı zor durumda bırakmak istemediğim için yaşadıklarımı kendime sakladım. Ömür boyu da saklamayı planlıyordum.
 KÖYLÜNÜN DİLİNE DÜŞTÜ
Fakat düşündüğüm gibi olmamıştı. Sevdiğim ve zarar gördüğüm halde hala görüşmeyi sürdürdüğüm adam, yaşananları bir maharetmiş gibi bütün arkadaşlarıyla paylaşmıştı. Dedikodular çabuk duyulurdu köy yerinde. Bir süre sonra dışarı çıkamayacak hale gelmiştim. Artık kimsenin yüzüne bakacak halim kalmamıştı. Hem de hiçbir suçum olmadığı halde. Sonrasında amcamın oğlu diye bu çok güvendiğim insanda öylece bırakıverdi beni. Bütün dünyam altüst olmuştu ve henüz 17 yaşındaydım. Şimdiki aklım olsa onu şikayet eder, cezaevine attırırdım. Ama nafile. Olan olmuştu bir kere.
ÇEVRESİNDE KİMSELER KALMADI
Yaşım çok küçüktü ve akraba diyerek güvenmiş sonra da aşkım uğruna yaşadıklarımı gizlemiştim. Bende suçluydum. Olmuştu olan ve yapacak bir şey kalmamıştı. Küçük köy yerinde adım kötüye çıkmıştı. Herkesin gözünde suçluydum. Fakat öyle bir aşk vardı ki yüreğimde beni yaralayan tek şey, yaşattığı her şeye rağmen terk eden amcamın oğlu olmuştu. İnsanların dediklerine aldırış etmediğimi söylesem de zamanla çevremde hiçbir arkadaşımın hiçbir akrabamın kalmadığını gördüğümde gerçeklere uyanmaya başlamıştım. Artık yalnızdım hayatta. Ailemin ve çevremin bitmek tükenmek bilmeyen hakaretlerine katlanmak zorundaydım.
AİLE EVLİLİĞE KARŞI ÇIKTI
Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını fark ettiğimde 20 yaşındaydım. Yeni bir başlangıç yapmak istedim hep. Fakat bu yaşananlar her seferinde suratıma tokat gibi tekrar tekrar vuruluyordu. Yeni biriyle tanışmak ve aynı şeyleri yaşamamak için hep bekledim. Sonunda karşıma yeni biri çıkmıştı. Karısından ayılmak üzere olan 45 yaşında bir adamdı. Söylediğine göre karısı sürekli evi terk ediyor ve kocasıyla ilgilenmiyordu. Yaşananların ardından karşıma daha iyi birinin çıkmayacağının farkındaydım. Bir süre görüştükten sonra ailemle paylaştım durumu.  Ama ailem böyle bir evliliğin uygun olmayacağını söyledi.
EVDEN KAÇTI
Bir karar vermem gerekiyordu. Karşımdaki insan karısından tam olarak ayrılmamıştı ve aynı zamanda bana güzel bir hayat vaat ediyordu. Bir süre ikileme düştüm. Yuva üzerine yuva olmaz dedim kendi kendime. Ama karşımdaki adam ısrar ediyor, beni mutlu edeceğinin vaatlerini veriyordu. Sonunda bu ısrarlara ve vaatlere dayanamayarak bir gece evden kaçtım. Artık başka bir şehir, bambaşka bir hayat bekliyordu beni. Yeni hayatın neler getireceğini bilmeden çıkmıştım yola.
ESKİ EŞTEN BASKIN
Artık bir yuvam ve kocam vardı. Fakat ne resmi nikah yapılmıştı ne de düğün. En azından bir gelinlik giyebilseydim diyerek için için ağladım hep. Eski eşi ve çocukları gelip evi bastı bir gün. Hala resmiyette kocası olarak görünen adamı nikah dışı ilişki yaşıyor diyerek hapse attırdı. Daha evliliğin ne olduğunu anlayamadan kocamın hapse girmesiyle dünyam alt üst oldu. İkinci şoku hamile olduğumu öğrendiğimde yaşadım. İmam nikahlı eşim hapiste, bende karnımda onun çocuğuyla ortada kalmıştım. Yapmam gerekenin kaderime razı gelmek olduğunu anlayınca eşimin cezasını çektiği cezaevinin yakınına bir yere taşındım.
ARTIK RESMİ NİKAHLI EŞ
Kısa süre sonra da ilk oğlumu dünyaya getirdim. Bunca sıkıntıya katlanmışken bunun bir sonunun geleceğini umut ederek bekledim kocamı. Kocam cezasını çekip çıktığında eski eşi kanserden vefat etmişti. Resmi nikahı yaptıktan sonra artık işe güce bakma vaktiydi. Kocamın işleri evlenmeden önce çok iyiydi. Fakat cezaevine girince ellimizde ne varsa tüketmiştik. Ama karı koca yılmadan birlik olup çalışıp çabaladık. Eski halimize geldik. Çok geçmeden ikinci oğlumu da kucağıma aldım.

KUŞAK ÇATIŞMASI VE ŞİDDET
Tam her şey yoluna girmeye başlamıştı ki kocamla kuşak çatışması başladı. Ben genç olduğundan dolayı bunalıma giren kocam, yaşı ilerledikçe daha çok üstüme gelmeye başladı. Bu durum evde her gün kavgaya sebep olmaya başladı. Kocamı artık tanıyamaz olmuştum. Beni sürekli aşağılar hale gelen kocam, ‘Ben ölürsem sen beni aldatırsın’ diyerek başkasıyla evlenmeyeceğime dair senet bile imzalatmaya çalıştı. Paranoyak bir eşle yaşarken diğer taraftan çocuklarımı bu olaylardan etkilenmeden büyütmeye çalıştım.
ÇOCUKLARINA DA ŞİDDET UYGULADI
Güvensizlik ve kuşku düşmüştü bir kere kocamın aklına. Benden yaşça büyük olduğu için türlü senaryolar kurmaya başlamıştı. Komşularımızın kocalarından dahi kıskanır olmuştu. Artık kimseyle görüşmeme izin vermiyordu. Olayların böyle devam etmeyeceğini anladığım için kendimce kocamı telkin etmeye çalıştıysam da işe yaramadı. Artık şüphecilikten ezici laflardan daha fazlası yaşanmaya başlamıştı evde. Her gün şiddet görür hale gelmiştim. Daha da kötüsü sadece bana değil çocuklarıma da şiddet uyguluyordu. Gün geçtikçe alkolü arttırmaya başladı. Evin içinde küfürler hakaretler havada uçuşuyordu.
3 AY UZAKLAŞTIRMA
Ev cehennem azabından farksız hale gelmişti hem benim hem de çocuklarım için. Fakat hiçbir yere gidemezdim. Elimde iki evladımla sığınacak bir kapım yoktu. Olayların çığırından çıktığı bir gün dayanamayarak polise sığındım. Evden 3 ay uzaklaştırma aldı kocam. Artık evlatlarıma ve bana 3 ayda olsa dokunamayacaktı. Bunun rahatlığıyla evine döndüm. Bir süre çocuklarımla huzur içinde yaşadım. Fakat 3 ay çabucak gelip geçmiş devletin koruması bitmişti. Tekrar korumasız kalmıştık.

BALKONDAN ATMAYA ÇALIŞTI
Eşim eve ilk geldiğinde gayet sakindi. Ama kocamı iyi tanıyordum. Mutlaka kötü bir şey olacaktı. Hissettiğim gibi de oldu. Balkonda çamaşırları asarken arkamdan yaklaşarak beni tutup üçüncü kattan aşağıya atmaya çalıştı. Bir süre balkonda boğuştuk. Elinden kurtulduğum gibi polise haber verdim. Bir uyarı daha almıştı artık kocam. Uzun bir süre daha evden uzaklaştırıldı. Eğer bir daha şiddete kalkışırsa hapis cezası alacağı söyledi polisler. İçim biraz rahatlamıştı ama bunların kesin çözüm olmadığının farkındaydım.
KOCASININ İFTİRASINI MAHKEME AKLADI
Sonunda kararımı verdim; boşanacaktım. Çünkü kendimi ve çocuklarımı korumanın başka yolu yoktu. Kocama bu düşüncemi aracılar yoluyla ilettim. Hemen harekete geçen adam elinde ne kadar mal varlığı varsa hepsini satmaya başladı. Amacı bana hiçbir şey bırakmamaktı. Bunları duyunca bende çocuklarım ve kendim için nafaka davası açtım. Dava sırasında kocamın birçok iftirasıyla karşı karşıya kaldım. Mahkeme kararıyla hepsinde aklandım ve mahkemeyi de kazandım.
HER ŞEY ÇOCUKLARI İÇİN
Artık yeni bir düzen kurmalıydım. Kardeşlerimin de desteğiyle iş hayatına atılarak çocuklarımın geleceğini hazırlamak için çabalamaya başladım. Şimdi işlettiğim dükkanla hem evimin geçimini sağlıyor hem de çocuklarımı okutuyorum. Ben kendi hayatımı yaşamayı unuttum. Şu saatten sonra çocuklarım için her şey. İki oğlumu da bana bunları yaşatan erkekler gibi yetiştirmemek tek amacım.”

Şiddetin çaldığı hayatlar 2


SIĞINDIĞI KAPIDAN ŞİDDET ÇIKTI

Koca, aile ve çevre şiddeti gören üç kadının yürek burkan hayat dramını anlattığımız yazı dizisinde ikinci konuğumuz 61 yaşındaki Ş.A’nın, toplum baskısından kaçarak acılarla dolu bir hayata sürüklenişinin hikayesi sizlerle

DUL DAMGASI YEDİ
Genç yaşta eşi başkasına aşık oldu ve evini terk etti. Dul damgası yiyerek ailesi ve çevresi tarafından baskı gördü. Çareyi yeniden evlenmekte buldu. Eşinden ayrılmış diye evlendiği kişi, bir gün eski eşi ile çıktı geldi. Eşini ve yuvasını başka bir kadınla paylaştı. Diğer kadın evi terk edince, onun çocuklarına da annelik yapmak zorunda kaldı.
ÇOCUKLARI KURTARICISI OLDU
Eşinden yıllarca şiddet gördü, sokaklara atıldı. Yetmedi vücudunda sopalar kırıldı. Çocukları büyüyüp babalarına karşı geldiklerinde açlık ve sefaletle karşı karşıya kaldılar. Sonunda yıllarca gördüğü şiddete karşı koyarak o çocuklarına, çocukları ona sığındı. O yılmadan çocuklarını tek başına büyüttü.



Kendini bildi bileli bir Anadolu köyünde yaşadı Ş.A. Küçük yaşta görücü usulü ile de olsa isteyerek evlendi. İki çocuğu oldu, fakat ikisi de yaşamadı. Belki köy yerindeki çaresizliktendi, belki de kaderdi diyor Ş.A. anlatırken. Aradan zaman geçmeden eşi, evli bir kadınla kaçarak evi terk etti. Neye uğradığını anlamamıştı. Duymuştu daha önce bir şeyler. Hissetmişti de ama eşine konduramamıştı. Yapmaz öyle şeyler demişti. Fakat olan olmuştu. Yer yer yalı gözlerle, bazen de uzaklara dalarak anlattığı acı hikayesiyle Ş.A. sizlerle;
GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTI
“Kaynanam ve onun çocuklarıyla yaşadığım evde gecemi gündüzüme katıp gelinlik vazifelerimin hepsini yerine getirdim. Gece geç saatlere kadar kaynayan kazanın başında ellerimde çamaşırları yıkadım yıllarca. Sabaha karşı uyanıp hamur yoğurarak sacın başında ekmeğimi yaptım. Sabah gün ağarmadan gittiğim tarlayı, koyunları hiç işten bile saymıyorum.
KOCASI EVİ TERK ETTİ
Köylü kadınıydım. Ne iş varsa hepsine yetiştim. İş yapan gelini severler bizim oralarda. Yorulmak usanmak nedir bilmezdim. Ama kocam gönlünü başka bir kadına kaptırmış beni terk edip gitti. Çaresizlik içinde sessizce ağlamak kaldı bana. Ne edeyim elden gelen bir şey yoktu. Kaynanam ailemin evine geri göndermeyi hiç istemedi. Oğlundan çok severdi beni. Ama ne yaparsın çaresiz ailemin evine dul olarak geri dönmek zorunda kaldım.
O ARTIK HERKESİN GÖZÜNDE ‘DUL’ KALMIŞTI
Asıl hikaye bundan sonra başladı. Daha ilk ailemin yanına geldiğim gün bunu hissettim. Sadece ailem değil komşular, akrabalar tüm çevre bana dul damgası vurmuştu. Küçümser olmuşlardı beni. En acısı da ailemin dahi beni sürekli hor görmesiydi. Bütün bunlara karşı sadece gizli gizli ağlamakla yetiniyordum. Benim suçum değildi bütün bu olanlar. Ben hiç ister miydim kocamın terk edip gitmesini. Ailemin evine geri dönmeyi hiç ister miydim? Ama olmuştu olan.
HERKES ÜSTÜNE GELDİ
 Canım çok yanmıştı. Ama ne yaparsın kaderdi. Katlanacaktım çaresiz Hep dua ettim. Fakat kocamın terk etmesi, çevrenin beni küçümsemesi, ailemin “Başımıza kaldın” diyerek sürekli üstüme gelmesi daha büyük hatalara götürdü. Dul diye damgalandığım için gelen talibim de anca eşi ölmüş dedem yaşındaki insanlar oluyordu.
NİKAHSIZ EVLİLİK
Bir gün Avrupa’dan yeni dönmüş ve eşinden ayrıldığını söyleyen biri gelip talip oldu. Adı Mehmet’ti ve benden 16 yaş büyüktü sadece. Ailem vermeye dünden razıydı ya, bende ne olacaksa olsun diyerek olur dedim. Artık evlenmiş boşanmış bir insan olduğum için dul olmuştum herkesin gözünde. O nedenle düğün derneğe dahi gerek duyulmadı. Nihayetinde karşımdaki adamda duldu. Resmi nikaha da gerek yok denildi.
AVRUPA’DAN GELEN BEKLENMEDİK KONUK
Allah’ın huzurunda kıyılan dini nikah yeter denildi. Birlikte yaşamaya başladık. Köye yakın bir yol üstünde restoran işletiyordu kocam. Kamyoncuların ve bu işlek yolu kullananların uğrak yeriydi bu restoran. Hali vakti yerindeydi kocamın. Yoklukla boğuşmuyordum artık. Çok geçmeden ilk çocuğum dünyaya geldi. Diğerleri gibi olmamıştı, bu yaşayacaktı. Ardından çocuk, iş-güç derken hayat meşgalesine dalıp gittik. Kocam, bir gün tekrar Avrupa’ya gitti. Geri geldiğinde yanında bir kadın vardı. Biliyordum kim olduğunu. Bu eski karısından başkası değildi.
İKİ KADIN TEK ERKEK
Ne olduğunu anlayamadan iki kadın aynı evi, aynı erkeği paylaşmak zorunda kaldık. Ne diğer kadın kabullenmek istedi durumu ne de ben. Ama yapacak bir şey yoktu. İkimizin de gidecek yeri yoktu. Mecbur katlandık duruma. Sonra arka arkaya çocuklarım oldu. Dağa taşa vurdum hep kendimi. Akşamdan akşama eve geliyordum. Hep dağda taşta işlerle uğraşıyor, bahçelerden gelmiyordum. Sonra diğer kadın çocuklarını bana bırakıp evi terk etti.

ÇARESİZLİKTEN DAYAĞA RAZI GELDİ
Artık daha çok çocuğum oluvermişti. Onlara da annelik yaptım. Kocam huysuz bir adamdı. Her şeyi sorun yapar, sebepsiz yere kavgalar çıkarırdı. Her seferinde sırtımda kırılan sopalar, beni iyiden iyiye sessizleştirmişti. Çaresiz katlanacaktım. Ailemin evine dönmek istesem çok iyi biliyordum nelerle karşılaşacağımı. Yapacak bir şey yoktu katlanmaktan başka. Öyle de yaptım. Artık sadece kendimi değil, çocuklarımı da düşünmek zorundaydım.
KOCASI SOKAĞA ATTI
Kendim için yaşamayı bırakmış, çocukları için çabalıyordum. Sonra eşim restoranda çıkan bir kavgadan dolayı cezaevine girdi. Yine yalnız kalmıştım. Ama hiç bırakmadım hayat mücadelesini. Çocuklarımı büyütmeye devam ettim. Kocam cezasını çekip çıktığında tekrar işlerinin başına geçti. Beni de dövmeye devam etti. Bazen dövmek bile onu rahatlatmıyordu. Kolumdan tuttuğu gibi kardan buz kesmiş sokağa atıyordu. Yine öyle bir günde sırtımda bebeğimle sokakta kaldım Köye kadar saatlerce o soğukta yürüdüm. Çaresizlik böyle bir şeydi.

TEKRAR DUL DAMGASI YEMEMEK İÇİN KATLANDI
Köylü kadınıydım. Şehirlerdeki gibi sığınacak ne bir sığınma evi, ne de beni kabullenecek bir ailem vardı. Herkesin gözünde bir kez daha ‘Dul’ damgası yememek için bütün bu işkencelere katlanmaya çalıştım. Kimsesizliğin sahiplenilmemenin acısını çektim. Ah kimsem olsaydı böyle mi olurdu? Ne zaman çocuklarım büyümeye başladı, işte o zaman nefes almaya başladım.
BABAYA ‘DUR!’ DEME ZAMANI
Artık beni sokağa attığında sığınacak ve hatta babalarına kaşı koyacak çocukları vardır onun. Çocuklar hep gördüler babalarının annelerine yaşattıklarını. Ama hep saygıdan karşı gelemediler. Ama karşı gelebilecekleri gün geldiğinde bana daha fazla işkence etmesine izin vermediler.

YOKLUK VE SIKINTIYLA BOĞUŞTULAR
Babalarının vurduğu yumruklarla kaburgalarımın kırıldığını öğrenen çocuklar artık buna ‘Dur!’ deme vaktinin geldiğini anladılar. Çocuklarım beni babalarının elinden aldılar. Babadan çok uzaklarda yaşamaya başladım. Bana bir daha zarar gelmesine izin vermediler. Bu son olmuştu ama hayat mücadelesi bitmemişti. Yokluk ve sıkıntı vardı önümüzde. Çocuklarım, babalarının bir gün evimize gelip elimizde yiyecek ne varsa alıp gittiğini, bizi nasıl açlığa mahkum ettiğini hiç unutmadılar.”